İstanbul Kaybolmasın

İnşaat sektörü, medeniyetle şehir, insanla mekân arasındaki manevî ilişkiyi gözetmeksizin, betonlaşmış ruhsuz şehirler kurma yolunda hızla ilerliyor. Dev inşaat firmalarının reklâm filmlerine dikkat edin; pıtrak gibi yerden fırlayan beton bloklar şehrin bütününü kaplıyor. Kimliksiz kişiliksiz şehirler plânlanıyor. Bu ruhsuz şehirlerin insanlığa gelişme adına sundukları ise dev iş merkezleri ve eğlence dünyasına sıkıştırılmış hayatlardır.

Şimdi gökdelenler vesilesiyle medeniyetimizin mührü olan anıt mimarimiz karartılıyor. Üç beş sorumsuz ve şuursuz insanın küçük çıkarları için koskoca bir milletin geleceğiyle oynanıyor. Mehmet Akif’e kulak verelim, “Sahipsiz olan vatanın batması haktır/Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır” diyor milli şairimiz. Bu ülkenin sahipsiz olmadığını, yalnızca bizim değil, insanlığın mirası olan eserlerimizin parayı put edinen insanların keyfi uygulamalarına bırakılamayacağını anlatmalıyız.

Biz, meselenin üzerini kapatan oyalayıcı sözler istemiyoruz. Önce İstanbul’da tarihi yarımadanın silüetini bozan inşaatın katlarının indirilmesini istiyoruz. Herkes eğer pazarlık konusu daireleri varsa önce onlardan vazgeçsin. Devletin gücü inşaat sahiplerinin zararlarını karşılamaya yeter. Sonra da bu katliama izin verenlerden hesap sorulsun, maddi manevi tazminata mahkûm edilsinler. Bu şehre çakılacak her çiviye ancak, İstanbul’un Medeniyet şehri olduğunu kalben ve zihnen kavramış kültür insanlarının denetiminde izin verilmelidir.